1 Nisan 2012 Pazar

Ashâb-I Kehf’in Yaşadığı Zaman...Arşiv Belgeleri Işığında Ashâb-ı Kehf – 8

Ashâb-I Kehf’in Yaşadığı Zaman.....Arşiv Belgeleri Işığında Ashâb-ı Kehf – 8

Mehmet Başar



“Ashâb-ı Kehf in ne zaman yaşadığı hususunda konu ile ilgili eserlerde değişik zamanlar gösterilmektedir. Bazı müellifler, Ashâb-ı Kehf in Hz. İsa (a.s.) dan önce yaşadığını ve Hz. İsa’nın da kavmine bunların hikayelerini bildirdiğini iddia etmektedirler. (1) Bu görüş, fazla itibar görmemiştir. Hakim olan görüşe göre, bu gençler, Hz. İsa’(a.s.) dan sonra yaşamışlardır. Hz. İsa’(a.s.) nın dinine mensup (Hıristiyan) olan bir topluluk, zamanla bu dinin esaslarından ayrılmış ve özellikle zalim bir hükümdar insanları zorla bu dinin esaslarından saptırmaya çalışmıştır. Bu zalim hükümdarın isminin Dakyanus veya Dekyanus olduğu kesin gibidir. (2) Buna rağmen müellifler, kesin tarih vermekten kaçınmaktadırlar. (3)
*

Ancak Fransızların “Grand Ansiklopedicinde konu ile ilgili kıssa anlatılırken iki tarih üzerinde durulur. Bir rivayete göre M.S. 298 yılında uyuyup tam yüz elli yıl uyuduktan sonra M.S. 448 senesinde uyanmışlardır. Diğer bir rivayete göre ise, 251′den 448′e kadar tam 197 sene uyumuşlardır. (4)
Görüldüğü üzere, burada iki tarih üzerinde durulmaktadır. Ancak Ashâb-ı Kehf’in uyuma müddetlerinin ikisi de Kur’an’da zikredilene ve İslâm âlimleri tarafından nakledilen bilgilere uymamaktadır.
*
Kur’an’da Ashâb-ı Kehf’in mağarada ne kadar kaldıkları üzerinde durulurken “Onlar mağaralarında üçyüz yıl kaldılar ve buna dokuz yıl daha ilave etmişlerdir” denmektedir. (5) Müfessirler bu ayeti tefsir ederken, Güneş yılma göre 300 yıl, Kamerî takvime göre ise 309 sene uyuduklarının ifade edilmek istendiğine işaret etmişlerdir.
*
Burada belirtilen sürenin, beyan-ı ilahî olup-olmadığı hususunda müfessirler değişik fikirler ileri sürmüşlerdir. Bir fikre göre Kur’an, bunların 309 yıl mağara kaldıklarını açıkça belirtmektedir. (6) Diğer bir fikre göre ise, Kur’an, burada süre belirtmemiş; bu hususta söylenen sözleri nakletmiştir. Hatta Cenab-ı Hakk’ın bu hususta son sözü kendine bıraktığına, bu nedenle de aynı ayette “Allah ne kadar kaldıklarını daha iyi bilir” dendiğine dikkat çekmişlerdir. Bu fikri savunanlar, burada belirtilen sürenin mescit yapalım diyenlerin sözü olabileceği ihtimali üzerinde de durmuşlardır. Merhum Elmalı, bu görüşleri naklettikten sonra şöyle demektedir: “Filvaki’ Nasârânın müşrik Romalılara galebe ile meydana çıkmaları Miladın dördüncü asrı bidayetinde vaki’ olduğuna göre, o zamana kadar üç yüz küsur sene durmuşlar demektir. Bu suretle üçyüz dokuz bu müddeti tashihan beyan olur…”. (7)
*
Buradan anlaşıldığına göre, Ashâb-ı Kehf’in başından geçen olay, Milattan sonra II. yy’ın başlarında meydana gelmiştir. Ancak bu hususda kesin tarih vermek mümkün değildir. Devrin zalim hükümdarı Dakyanus’un krallık dönemi hususunda ise, değişik tarihler verilmektedir. Bu olayın olabileceği tarih olarak genelde 249-251 yılları gösterilmektedir ki, bu, Hıristiyan kaynaklarına en azından mağaraya çekiliş tarihleri olarak uymaktadır. Ancak başlangıç tarihinin 250 kabul edilmesi ve 309 yıl orada kaldıkları kabul edildiği takdirde uyanışları 559 yılına tevafuk etmektedir ki, bu da, diğer tarihî bilgilerle çakışmaktadır. Çünkü Ashâb-ı Kehf’in dirildikleri zamanın hükümdarı Teyezosis’in 401 -450′ li yıllarda krallık yaptığı bilinmektedir. Bu takdirde Elmalı’nın yaptığı tahmin doğrudur. Yani Ashâb-ı Kehf, II. yy. başlarında mağaraya çekilmişlerdir. Yine de her şeyin doğrusunu Allah bilir.
*
Ashâb-ı Kehf zamanında Tarsus çevresini hâkimiyeti altında tutan Roma İmparatorunun adı Dekyanus veya Dekyanus şeklinde de nakledilmektedir. (8) “ ….
*
Ashab-ı Kehf arkadaşlarının yaşadığı yıllar bizler için önemli olmamasına rağmen yinede tarihi üzerine Tefsirciler ve İslam Tarihçileri mevcut tespitlere göre 249-251 miladi yılları ileri sürmektedirler.
Hangi yıllarda olursa olsun biz Müslümanlar olarak Kuran’da anlatılmış olmasından dolayı inanırız. Bu aynı zamanda Yer olarak ta nerede olmuşsa da aynı şekilde bizler için önemli olmadığı sadece inanmak zorunda olmamızdan dolayı inanmaktayız.
Tüm Müslümanlarda aynı şartlar olarak inanmak zorundadırlar. Her ne kadar bazıları Ashab-ı Kehf arkadaşları şurada yaşamış, Burada yaşamış gibi İddiada bulunmuş olsalar dahi bu iddia geçersiz ve Günaha girdikleri açıktır.
Allah (c.c) Kuran’ı Keriminde yer olarak herhangi bir yeri belirtmediği, Sadece herhangi bir şehirde ve mağarada nasıl yaşadıkları, inandıkları, nedenleri ve bulundukları Mağarada durumlarını ayeti kerimelerinde anlatmıştır.
*
Tefsirciler ve İslam tarihçileride genelde kullandıkları tarifi kelimeleri ayeti kerimeler içerisinde benzer yerleri olması muhtemel gibi kelimeler kullanılmaktadır.
Bu tarifler içerisinde Tarsuslu emekli iman hatip Abdurrezak Öz Hoca Efendi harita mühendisini alarak Tarsus’un 11–12 km. kadar yukarısında Bencülüs dağı yamacında bulunan Kurandaki Tarife uygun olan Mağarayı ayet’in ışığında ölçümünü yaptırarak en yakın ve doğru tarife yakın olarak Tarsus’a YAKIN OLAN MAĞARANIN OLMA İHTİMALİNİN MEVCUTLAR İÇERİSİNDE EN UYGUNU OLDUĞUNU ORTAYA KOYMUŞTUR.
Yazı serimizin ilk beş sayısında bu tespiti Hoca efendiden aldığımız bilgileri yayınladık. Bu tespitten sonrada Ashab-ı Kehf arkadaşlarının yaşadığı şehrin tarihi olaylara ve yapılan tespitlere göre Tarsus, Yaşadığı tahmini yılında ortak tespite göre, 249–251 olduğu açıklanmıştır.
Seri yazımızın ilerisi bölümlerinde Allah (c.c) nasip ederse Tefsircilerin, İslam tarihçilerinin ve konu üzerine makale ve benzer yorumları devamında sıraya koyarak zamanı gelince yayınlayacağız İnşaAllahu Teala ….

Devam edecektir…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder