24 Ağustos 2012 Cuma

TARSUS, EFSUS-DA ASHAB-I KEHF ve KONUYLA ALAKALI TEMEL KAYNAKLAR - ARŞİV BELGELERİ... Arşiv belgeleri ışığında Tarsus ve Ashab-ı Kehf Tarihi

TARSUS (EFSUS)'DA ESHAB-I KEHF ve KONUYLA ALAKALI TEMEL KAYNAKLAR & ARŞİV BELGELERİ... Arşiv belgeleri ışığında Tarsus ve Ashab-ı Kehf  Tarihi


Ashâb-ı Kehf'in yeri konusunda bizim müracaat edebileceğimiz birinci derecede kaynak, Kur'an'daki Ashab-ı Kehf hadisesini bütün ayrıntılarıyla ortaya koyan ve Kur'an'ın her kelimesini titizlikle ve dikkatle tefsir eden müfessirlere ait tefsir kitaplarıdır. Burada önemli tefsirlerin beyanlarının bir dökümünü yaparak bu mevzuda neticeye ulaşmaya çalışacağız.

Önemle ifade edelim ki, ister rivayet ve ister dirayet tefsirleri olsun, İbn-i Kesir haricinde hemen hemen bütün müfessirler, Eshâb-ı Kehf'in yeri hususunda görüş belirtmişlerdir. Bütün tefsirlerin görüşlerini zikretmek, sayfalarımızı alır. Ancak sahasında otorite kabul edilen büyük müfessirlerin görüşlerini nakletmekle iktifa edeceğiz. Belirttikleri yerler ile alakalı beyânlarını kısaca kaydedelim:

a) Bunlardan rivayet tefsirlerinin en büyüğü sayılan Taberi, Eshâb-ı Kehf'in sığındığı mağaranın bulunduğu dağın adını "Bencilüs" olarak belirtmiştir. (1) Taberî'den sonra gelen müfessirler ve diğer ilim adamları da bu dağın adının "Bencilüs" olduğunda ittifak etmişlerdir. (2) O halde burada üzerinde durulması gereken mesele "Bencilüs" dağının yerini tesbit etmek olacaktır. Tarsus'da Eshâb-ı Kehf mağarasının bulunduğu dağa halkın dahi Bencilüs dediğini hemen ifade edelim.

Eshâb-ı Kehf üzerine bir kitap yazan Osmanlı müellifi Muhammed Emin, Eshâb-ı Kehf'in mağarasının bulunduğu dağın isminin "Pencilûs" veya "Bencilüs" olduğunu ve "Tarsus" ta bulunduğunu belirtir. (3) Gerçekten yerinde yaptığımız araştırmaya göre, bu dağa halk halen "Bencilüs Dağı" demektedir. Bazılarının Encilüs dediği de vâki'dir. Burada "B" harfinin atılmış olması, tarihin aşındırması olarak zikredilebilir.

b) Yine İslâm aleminin yetiştirdiği önemli simalardan hem tefsirde hem de kelam ilminde otorite olan Müfessir Fahreddin Razi, Tefsir'ul-Kebir isimli muazzam tefsir eserinde " ..Müfessirler diyorlar ki, Yemliha'nın yanındaki paranın üstünde, Eshâb-ı Kehf in zamanında, şehirdeki Melikin sureti vardı. O şehre bugün Tarsus denir." diyerek konuyu gayet net bir şekilde ortaya koymuştur. (4)
Ayrıca başka bir âyetin tefsirinde Efsus denilse bile, bundan kasdın Tarsus olduğu 19. âyetin tefsirinde tasrîh edilmiştir. Zira Efsus, Tarsus'un başka bir adıdır. Tıpkı Taberi gibi, Fahreddin Razi'nin eserinin de dirayet tefsirlerinin en büyüğü olmasına dikkat çekmek icabeder.

c) İslâm aleminde ilk, meşhur ve makbul bir dirayet tefsiri sayılan Zemahşerî'nin Keşşaf isimli eserinde Kehf suresinin ilgili kısmını yani " ...o şehre.." yi tefsir ederken "bu şehre bugün "Tarsus" denir" demiş ve başka bir görüş de belirtmemiştir. (5) Başka bir ihtimal zikretmemesi de manidardır.

d) Başka bir önemli tefsir de Kâdi Beyzavî'nin Esrar'ut-Te'vîl ve Envâr'ut-Tenzil isimli eseridir. Müellif, Kehf suresinin 19. ayetini tefsir ederken buradaki şehirden kasdın "Tarsus" olduğunu açıkça söylemiştir. (6)

e) Nesefi'nin tefsiri, müellifin hadis ve fıkıh gibi ilimlerdeki kudretini de gösteren mufassal bir tefsirdir. Mevzu hadislere ve hurafattan sayılan tarihi vakı'alara da hiç yer vermemiştir. (7) Bu müellif de Kehf suresinin 19. ayetini tefsir ederken "O şehir, Tarsus'tur " demiştir. (8) Ayrıca başka bir âyetin tefsirinde Efsus denilse bile, bundan kasdın Tarsus olduğu 19. âyetin tefsirinde tasrîh edilmiştir. Zira Efsus, Tarsus'un başka bir adıdır.

f) Gelmiş geçmiş en kısa ve en sağlam tefsirlerden sayılan Celaleyn'de de Eshâb-ı Kehf'in sığındığı mağarasının bulunduğu şehrin ismi "Tarsus" olarak belirtilmektedir. (9)
g) Yine muasır tefsirlerden Tefsir'ul Merağî'de de "mezkûr yer Tarsus'tur" denilmektedir. (10) Ayrıca başka bir âyetin tefsirinde Efsus denilse bile, bundan kasdın Tarsus olduğu 19. âyetin tefsirinde tasrîh edilmiştir. Zira Efsus, Tarsus'un başka bir adıdır
h) Bir başka önemli eser olan ve Sümer Hoca tarafından yanlış değerlendirilen Tibyan Tefsiri, önemli bir yanılgıya sebep olmuştur. Tıbyan tefsirinde önce hikaye anlatılırken şehrin "Efsus" olduğu belirtilmiş; fakat Kehf Suresinin 19. ayeti tefsir edilirken bu şehrin "Tarsus" olduğu açıkça ifade edilmiştir. (11) Başka bir âyetin tefsirinde Efsus denilse bile, bundan kasdın Tarsus olduğu 19. âyetin tefsirinde aynı müellif tarafından tasrîh edilmiştir. Zira Efsus, Tarsus'un başka bir adıdır.
ı) Kur'an'da geçen kıssalara fazlaca önem vermekle meşhur (12) olan İbrahim Bağdadî (Hazin Tefsirinin sahibi), tefsirinde Eshâb-ı Kehf'in hikâyesini anlatırken bu şehrin "Efsus" olduğunu belirtir. Ancak bu hikayeyi İbn-i İshak'tan nakleder. Fakat daha sonra 19. ayeti tefsir ederken "O şehre "Tarsus" denir. İslâmiyetten önce o şehrin adı Efsus idi" görüşüne yer vererek bugünkü yanlış anlama ve değerlendirmelere önemli bir ışık tutmaktadır. (13) Yani başka bir âyetin tefsirinde Efsus denilse bile, bundan kasdın Tarsus olduğu 19. âyetin tefsirinde tasrîh edilmiştir. Zira Efsus, Tarsus'un başka bir adıdır.
Gerçekten Eshâb-ı Kehf'in sığındığı mağaranın bulunduğu şehir hususundaki ihtilaflar, aslında bu ve benzeri değerlendirmelerden meydana gelmektedir. Tibyan ve Hazin Tefsiri gibi Mevâkıb Tefsiri de söz konusu şehrin önceki isminin Efsus, şimdiki isminin ise Tarsus olduğunu belirtmektedirler. (14) Ayrıca Tarsus tarihine ilişkin bir risale de bu görüşü desteklemektedir. Burada müellif, "bu şehrin adı Tevrat'ta Afsus, İncil'de Arsus ve Arab dilinde Tarsus'tur" demektedir. (15)
Burada belki şu fikir üzerinde durulabilir. Aslında bütün kaynaklarda aynı şehir yani Tarsus kasdedilmekle birlikte, bazı müellifler diğer dillerdeki veya İslâmdan önceki ismini, bazıları ise İslâmdan sonraki ismini kullanmışlardır. Bu nedenle bütün yollar her halükârda Tarsus'a çıkmaktadır. Fakat biz böyle zayıf sayılabilecek ve aksi iddia ve isbat edilebilecek bir tezden yola çıkmak istemiyoruz. Zira bu kadar açık delil var iken böyle dolaylı ve dolambaçlı yollardan gitmenin bir anlamının olamayacağına inanıyoruz.
j) Muasır müfessirlerden Elmalı, diğer müfessirlerin ve tarihçilerin görüşlerini nakleder ve belirli bir yer belirtmez.
k) Yine çağımızın en önemli fıkıh ve tefsir otoritelerinden Ö. Nasuhi Bilmen, Kehf suresinin 19. ayetini tefsir ederken bu şehrin Tarsus olduğunu belirtir.
Diğer kaynaklar da, tefsirlerin nerdeyse ittifakla zikrettiği Tarsus görüşünü desteklemektedir. Konuyu uzatmamak için bazı görüşleri nakledeceğiz ve tamamını kaydetmeyeceğiz:
Kamus'ul-A'lâm sahibi Şemseddin Sami, bu önemli lügatında Eshâb-ı Kehf'in Tarsus'ta olduğunu yazar. (16)
Yine hem Tarsus hem de Adana Salname Terinde de Eshâb-ı Kehf'in Tarsus'da olduğu belirtilmektedir. (17) Yani Osmanlı otoriteleri bu esası kabul ederek Salnameleri hazırlamışlardır. 1285 tarihli Haleb Salnamesinde Afşin'de eshâb-ı kehfin sadece makamlarının bulunduğunu belirtmesi ve Tarsus'la ilgili kısımlarda ise, mağaralarının olduğunun beyân edilmesi de dikkat çekicidir. Bu hususa tekrar döneceğiz.
Meşhur seyyah Evliya Çelebi, dünyaca ünlü ve en sağlam kitaplardan sayılan Seyahatname'sinde aynen şöyle yazmaktadır: "Ve bu şehrin şimalinde iki saat baid yerde ziyaretgâh-ı eshab-ı kehfe on iki yaranlar ile varub ziyaret etdük. Lakin mağaranın kapısı mesdud. İçinde ne âsâr var idüğü na malûm. Ancak bir kovan-ı zenbur-misal bir şadadır istima olunur. Ziyaretgâhı kadîmdir. Ve bir kere Maraş iline Elbistan ovasında Elbistan subaşılığında bir mağaralarda eshab-ı kehf diye ziyaret eddik. Amma aslı yokdur. Asıl hakikatte ashab-ı kehf bu Tarsus da (olmak) müvecceh zibadır." (18)
Yine Katip Çelebi, meşhur eseri Cihan-Nüma'da Tarsus hakkında uzun uzun bilgi verdikten sonra Eshâb-ı Kehf in mağarasının da burada olduğunu belirtmektedir. (19)

Arşiv belgeleri ışığında Tarsus ve Ashab-ı Kehf  Tarihi.

(1) Taberî, Tarih'ul-Ümem, IV, 134.
(2) Misal kabilinden bkz. Elmalı, V, 3232; Bağdadî, Hâzin Tefsiri, III, 190; M. Emin, 16.
(3) M. Emin, 16.
(4) Fahreddin Razi, Tefsir'ul-Kebîr, C. XXI, Tahran, T.siz, sh. 103. (5) Zemahşerî, Mahmûd, El-Keşşaf FîTefsîr'il-Kur'an, C. I, Mısır 1318, sh. 205. Her nasılsa Faruk Sümer Hoca, Zemahşerî'nin "Efsus" dediğini yazmaktadır. Bir zühul olsa gerektir (bkz. Sümer, Ashab-ı Kehf, 33). Efsus denilse bile, bundan kasdın Tarsus olduğu 19. ayetin tefsirinde tasrîh edilmiştir.
(6) Kadî Beyzavî, Esrar'üt-Te'vil ve Envâr'üt-Tenzil, C. II, İstanbul 1314, sh. 7. Sayın Faruk Sümer hoca bu müellifin de "Efsus" dediğini belirtiyor (36). Oysa Beyzavî bu şehrin "Tarsus" olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca başka bir yerde Efsus de -' bile, bundan kasdın Tarsus olduğu 19. âyetin tefsirinde tasrîh edilmiştir.
(7) Bilmen, Ö. Nasuhî, Büyük Tefsir Tarihi, C. B, İstanbul 1973, sh. 539.
(8) Ebul Bereket Mahmud En-Nesefî, Medârik'ut-Tenzil ve Hakaik'ut-Te'vil, (Hazin Tefsiri kenarında) C. IH, Mısır 1328, sh. 193.
(9) Celâlüddin Mahallî/Celâlüddin Suyûtî, Celaleyn Tefsiri, C. II, İstanbul, T.siz, 4. (10) Merağî, A. Mustafa, Tefsir'ul- Merağî, C. V, Beyrut 1974, sh. 118.
(11) Herhalde sayın Prof. Dr. Sümer Hoca'yi da yanıltan bu usul olmuştur. Çünkü Ashab-ı Kehf'in "Efsus'"da olduğuna dair olan görüşünü desteklesin diye kitabına fotokopisini eklediği Tibyan tefsirinde de bu şehrin "Tarsus" olduğu ifade edilmektedir (Bkz. Sümer, 85; Ayıntabî, Mehmed, Tefsir'üt-Tıbyan, III, 1323,4-5)
(12) Bilmen, Tefsir Tarihi, I, 548.
(13) Bağdadî, Hâzin Tefsiri, III, 186.
(14) Ferruh İsmail Efendi, Tefsir-i Mevâkib, C. III, İstanbul 1321, sh. 50 (Tibyân tefsirinin kenarındadır).
(15) Akalın, Ş., İçel Kültürü, Tarsus Tarihine Ait Bir Risale, S. XI, Mayıs 1990, sh. 4.
(16) Şemseddin Sami, Kâmûs'ül-A'lâm, Tarsus mad.
(17) Adana Salnamesi, 1308 (M. 1890), 98; Tarsus Salnamesi, H. 1320, 190.
(18) Evliya Çelebi, Seyahatname, IX, 332. Burada da Sümer Hoca, Evliya Çelebi'nin Elbistanı, dolayısıyla Afşin'i görmediğini iddia etmiştir. Yani Evliya Çelebinin görmeden karar verdiğini söylemek istemektedir (Sümer, 32). Oysa Seyehatname'deki ifadeden de anlaşılacağı üzere Evliya çelebi Elbistanı ziyaret etmiştir.
(19) Katip Çelebi, Cihânnümâ, 603.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder