27 Mart 2012 Salı

KUR’AN’DA ASHÂB-I KEHF…Arşiv Belgeleri Işığında Ashab-ı Kehf:........

Arşiv Belgeleri Işığında Ashab-ı Kehf: İslâm’da Ashâb-ı Kehf–3

 
 



1- GENEL OLARAK

“ Bilindiği üzere İslâm, Yüce Yaratı’cının insanlığın dünya ve ahiret saadeti için gönderdiği ve mensubu bulunduğumuz dinin adıdır. Din, insanların hem dünya hem de ahiret işlerini düzenler. Allah’ın ilminin sonsuz olduğunu söylemeye bile gerek yoktur. Özellikle insanlar tarafından bilinmesi mümkün olmayan gayb ilminin yegâne kaynağı İlâhî beyanlardır. İlahi beyan ile yani Kur’an ayetleriyle meselenin incelenişine geçmeden önce “Ashab-ı Kehf kavramı üzerinde kısaca durmak istiyoruz.
Ashab, Arapça bir kelime olup, sahip kelimesinin çoğuludur. Sahip, dost, arkadaş, yâran manalarına gelmektedir. Buna göre Ashab, dostlar, yaranlar, arkadaşlar anlamına gelmektedir. Kehf ise, dağlarda oyulmuş ev gibi yerlere denmektedir. Genellikle bunu ifade için mağara kelimesi kullanılır. Küçüğüne Gâr, büyüğüne de Kehf denir. Bu kelimenin Türkçe karşılığı ise, İn’dir. Şu halde Ashâb-ı Kehf kelime olarak, Mağara Dostları, Mağara Arkadaşları, Mağara Yârânı anlamlarına gelmektedir. ( Mağaranın Küçük olanına GAR, Büyük olanına ise KEHF MAĞARA anlamı olarak bilinmektedir ).
Kavram olarak ise, zamanın hükümdarının zulmünden kaçarak bir mağaraya sığınıp, orada 309 yıl uyuyan, uyandıktan sonra da tekrar vefat eden ve Kur’an’da bahsi geçen gençleri ve birde köpekleri Kıtmîr’i ifade etmektedir. Biz konuyu incelerken Türkçeleştirmeye gerek görmeden Ashâb-ı Kehf kavramını kullanacağız. Zira herkes tarafından bu kavram kullanılmakta ve maksad anlaşılmaktadır.

KUR’AN’DA ASHÂB-I KEHF…

Kur’an, İslâm’ın temel kaynağıdır. İslâm’da bir mesele hakkında ilk müracaat edilecek kaynak Kur’an’dır. Ancak O’nda hüküm bulunmadığı zaman diğer kaynaklara müracaat etmek gerekir. Bu nedenle Ashâb-ı Kehf gibi hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar için önemli bir meselede ilk olarak Kitap’a yani Kur’an’a bakmak gerekecektir. Zira O, ilahî bir kitaptır. En sağlam bilgiler O’nda bulunmaktadır. Ancak hemen belirtelim ki, Kur’an bir tarih kitabı değildir. O’nda itikâd (inanç)a, hukuka ve ahlâka ilişkin hükümler de vardır. Kur’an’da meseleler büyük-küçük, itikadı-amelî, tarihî-hukukî ayrımı yapılmadan hayati önem taşıması ve ma’rifetullahı ilgilendirmesi nazara alınarak incelenmiştir. Bunun sonucu olarak bir mesele Kur’anda yer almışsa bilinmelidir ki, o Müslümanlar için önemlidir.
Hemen belirtelim ki, Kur’an’da bir surenin ismi Ashâb-ı Kehf dir. Sadece bu bile Kur’an’da Ashâb-ı Kehf e verilen önemi belirtmesi açısından yeterlidir. Kur’an gibi en son ve mükemmel bir dinin 114 sureden müteşekkil kitabının surelerinden birinin isminin Arş-ı Â’lâ’ca Ashâb-ı Kehf olarak isimlendirilmesi, şereflerin en büyüğüdür. Ayrıca Kur’an’da XVIII. sûreye bu eşhasın unvanları verilmekle kalınmamış; aynı sûre içinde konu ile ilgili bizi aydınlatacak önemli bilgilere de yer verilmiştir. Bu sûrede tam 18 ayet (9–26) Ashâb-ı Kehf e ayrılmıştır.”
*
Konumuz dağılmadan 2004 – 2005 tarihi arasında Ashab-ı Kehf nerede üzerine Maraş Afşin Ashab-ı  Kehf Külliyesi Koruma ve Yaşatma Derneği tarafından yer tescili ile ilgili yargıya taşınmıştı. DAVANIN  KONUSU: “ Tarihsel kaynakların belirttiği şekilde  “Afşin Ashab- Kehf Mağarası’na  güneşin doğarken ve batarken girdiği konum” mağaranın gerçek yerini tespit bakımından herkesin üzerinde ittifak ettiği bir husustur. Bu nedenle güneş doğarken ve batarken güneşin mağaraya nasıl düştüğü hususunun bilimsel olarak tespit edilmesi gerekmektedir. “ talebi ile Mahkemece tescil edilmesi için 13.08.2004 tarihinde Afşin Sulh  Hukuk Mahkemesi’ne açılan dava üzerine yayılan haber ile Tarsus Belediye si olaya duyarlı davranılarak hazırlanan bir heyet olarak, Afşin sulh hukuk mahkemesine müdahil olarak katılmaya gidilmişti ( Ashab-ı Kehf Nerede Başlığında ilk beş yazı serimizde konu kısada olsa anlatıldığı için bu kısmı geçiyoruz.)
Afşin’in olayı mahkemeye taşıması ile duruşmaya müdahil olarak katılanlardan Abdurrezak Öz hocamızdan ilk beş sayısında yayınlanan bölümü 27-Haziran–2005 tarihinde Tarsus Ashab-ı Kehf gazetesinde haftalık olarak yayınlamıştık.
Bu yazı serimiz öncesi ve sonrasında aldığımız bilgi ve belgeler vede Afşin’de Ashab-ı Kehf mağarası diye iddia edilen yerin Resimleri tetkik edilerek muhtelif değerlendirme yazı yorumlarımızda yayınlanmıştı.
*
Eski Müftülerden Tarsus lu Hüseyin ÂŞIK hoca’nın olaya duyarlı davranmış ve konu üzerine ilgilenmişler. Bizim seri yazımız öncesi ve sonrasında söylemlere ve belgelere vede resimlere bakarak yaptığımız tespite Afşin’de Mağara diye birşeyin olmadığı, YAMAÇTA İKİ KİŞİ GİRECEK KADAR YER DAHİ OLMADIĞI ortaya çıkmış ve yazı yorumumuz içerisinde belirtmemizden dolayı Emekli Müftü Hüseyin ÂŞIK hoca efendi okumuş ve bizi buldu ve tespitimizi onayladı. Hoca efendi İstanbul İslam enstitüsü mezunu dur. Hoca efendi Yüksek Okulu okuduğu sıralarda hocasının teklifi ile Ashab-ı Kehf isminde tez hazırlamışlar daha sonrasında bu tez kitaplaşarak yayınlanmıştı.
Hüseyin Âşık hoca ile tanışıp görüşmemiz sonrası. 2006 Haziran ayı içerisinde GİZLİCE kendisini tanıtmadan Afşin’e giderek mevcut yeri bizzat incelemiş ve geldiğinde tespitlerini çizdiği KROKİ ler ile anlattı.
Bu arada şunu da belirtelim, geçtiğimiz haziran ay’ı içerisinde hoca efendiyi verdiği telefonundan aradım ama ulaşamadım, daha sonra aradığımda ise Telefona Eşi çıktı Hoca efendiyi sorduğumda Vefat ettiği, Tarsus ta bulunan köyüne cenazesi getirilerek defnedilmiş. Fakat bizim haberimiz olduğunda DÖRT AY zaman geçmişti, hoca efendi 2010-Şubat ayı içerisinde ikamet ettiği İstanbul’da vefat etmişti. Allah (c.c) bol bol rahmet etsin İnşaallah.
Emekli Müftü Hüseyin Âşık hoca Ashab-ı Kehf delisi idi adeta, defalarca telefon ve yazışma ile Afşin Ashab-ı  Kehf Külliyesi Koruma ve Yaşatma Derneği yöneticileri ile yer üzerine tartışma yapmışlar. Hüseyin Âşık hoca efendinin tespitinde de yukarıda anlatıldığı gibi bu yerin Kehf (MAĞARA) olmadığı bizzat görerek anlatılmıştı.
Arşiv Belgeleri Işığında Ashab-ı Kehf  yazı serimiz devam edecektir İnşaallah….


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder