28 Mart 2012 Çarşamba

Kur’an’da Ashâb-I Kehf - Arşiv Belgeleri Işığında Ashab-ı Kehf -4-



Mağara üstten görünüşü aşağıdaki ise Mağara Girişi ...

          Mehmet Başar


“ Kur’an, İslâmın temel kaynağıdır. İslâm’da bir mesele hakkında ilk müracaat edilecek kaynak Kur’an’dır. Ancak O’nda hüküm bulunmadığı zaman diğer kaynaklara müracaat etmek gerekir. Bu nedenle Eshâb-ı Kehf gibi hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar için önemli bir meselede ilk olarak Kitap’a yani Kur’an’a bakmak gerekecektir. Zira O, ilahî bir kitaptır. En sağlam bilgiler O’nda bulunmaktadır. Ancak hemen belirtelim ki, Kur’an bir tarih kitabı değildir. O’nda itikâd(inanç)a, hukuka ve ahlâka ilişkin hükümler de vardır. Kur’an’da meseleler büyük-küçük, itikadı-amelî, tarihî-hukukî ayrımı yapılmadan hayati önem taşıması ve ma’rifetullahı ilgilendirmesi nazara alınarak incelenmiştir. Bunun sonucu olarak bir mesele Kur’anda yer almışsa bilinmelidir ki, o Müslümanlar için önemlidir.
Hemen belirtelim ki, Kur’an’da bir surenin ismi Ashâb-ı Kehf dir. Sadece bu bile Kur’an’da Ashâb-ı Kehf e verilen önemi belirtmesi açısından yeterlidir. Kur’an gibi en son ve mükemmel bir dinin 114 sûreden müteşekkil kitabının sûrelerinden birinin isminin Arş-ı Â’lâ’ca Ashâb-ı Kehf olarak isimlendirilmesi, şereflerin en büyüğüdür. Ayrıca Kur’an’da XVIII. sûreye bu eşhasın unvanları verilmekle kalınmamış; aynı sûre içinde konu ile ilgili bizi aydınlatacak önemli bilgilere de yer verilmiştir. Bu sûrede tam 18 ayet (9–26) Ashâb-ı Kehf e ayrılmıştır.
Önemine binaen bu ayetlerin kısaca meallerini buraya aynen alıyoruz:
9. (Rasûlüm!) Yoksa sen (sadece) Kehf ve Rakîm (1) sahiplerinin ibrete şayan olduklarını mı sandın?
10.  O yiğit gençler mağaraya sığınmışlar ve “Rabbimiz! bize kendi katından rahmet ver ve bizim için şu durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla!” demişlerdi.
11.  Bunun üzerine biz de onların kulaklarına nice yıllar perde koyduk (uykuya daldırdık).
12. Sonra da iki grubtan (Ashâb-ı Kehf ve hasımlarından) hangisinin kaldıkları müddeti daha iyi hesab edeceğini görelim diye onları uyandırdık.
13. (Şimdi) Sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatalım. Hakikaten onlar, Rablerine inanmış gençlerdi. Biz de onların hidayetlerini artırdık.
14.  Onların kalplerini metin ve sağlam kıldık. O yiğitler (Kralın önünde) ayağa kalkarak dediler ki, “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz ondan başkasına ilah demeyiz. Yoksa hakikatten ve dinden uzaklaşmış oluruz.
15.  Şu bizim kavmimiz Allahtan başka tanrılar edindiler. Bari bu tanrılar konusunda açık bir delil getirseler ya; (ama ne mümkün!). Öyleyse Allah hakkında yalan uydurandan daha zâlim var mı?
16. (İçlerinden biri şöyle demişti:) “Madem ki siz, onlardan ve onların Allah’ın dışında tapmakta oldukları varlıklardan uzaklaştınız, o halde mağaraya sığının ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve işinizde sizin için fayda ve kolaylık sağlasın.”
17. (Rasûlüm! Orada bulunsaydın) Güneşi, doğduğu zaman mağaranın sağına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isabet etmeden geçer görürdün. Böylece onlar (güneş ışığından rahatsız olmaksızın) mağaranın bir köşesinde uyurlardı. İşte bu Allah’ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o hakka ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir dost bulamazsın.
18. Kendileri uykuda oldukları halde, sen onları uyanık sanırdın. Onları (yanları incinmesi diye) sağa sola çevirirdik. Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatmaktaydı. Eğer onları görseydin (heybetlerinden dolayı) dönüp kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.
19. Sonra da biz aralarında kendi hallerini birbirlerine sormaları için onları uyandırdık. İçlerinden biri “ne kadar yata kaldınız?” dedi. (Kimi) “Bir gün ya da günün bir bölümü kadar yata kaldık” dediler; (Kimi de) Şöyle dediler: “Rabbiniz kaldığınız müddeti daha iyi bilir.” Şimdi siz, içinizden birini şu gümüş para ile şehre (Tarsus’a) gönderin de baksın, şehrin hangi yiyeceği daha temiz ise ondan erzak getirsin; ayrıca, temkinli davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin.
20. Çünkü onlar eğer size muttali olurlarsa, ya sizi taşlayarak öldürürler ya da kendi dinlerine çevirirler ki, bu takdirde ebediyyen kurtulamazsınız.
21.  Böylece (insanları) onlardan haberdar ettik ki, Allah’ın (öldükten sonra tekrar dirilteceğine dair) va’dinin hak olduğunu kesinlikle bilsinler. Hani onlar aralarında Ashâb-ı Kehf’in durumunu tartışıyorlardı. Dediler ki, üzerlerine bir bina yapın. Çünkü Rableri onları daha iyi bilir. Onların durumuna vâkıf olanlar ise, “bizler kesinlikle onların yanı başlarına bir mescit yapacağız” dediler.
22. (İnsanların kimi:) “Onlar üç kişidir, dördüncüleri de köpekleridir.” diyecekler; yine bir kısmı “beş kişidir, altıncıları köpekleridir, “diyecekler. (Bunlar), bilinmeyen bir şey hakkında tahmin yürütmektir. (Kimileri de) “Onlar yedi kişidir, sekizincisi köpekleridir” derler. De ki : “Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir.”. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır. Öyleyse Ashâb-ı Kehf hakkında, delillerin açık olması hali haricinde bir münakaşaya girişme ve onlar hakkında (ileri-geri konuşan) kimselerin hiç birinden malumat isteme!
23–24. Allah’ın dilemesine bağlamadıkça (İnşaallah demedikçe) hiçbir şey için “bunu yarın yapacağım ” deme! Bunu unuttuğun takdirde Allah’ı an ve “umarım Rabbim beni doğruya bundan daha yakın olan bir yola iletir” de.
25. Onlar mağaralarında üçyüz yıl kaldılar ve buna dokuz yıl daha ilâve ettiler (Yani üçyüz dokuz yıl: Güneş takvimine göre üçyüz yıl, ay takvimine göre üçyüz dokuz yıl kaldılar). (2)
26.  De ki : “Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir”. Göklerin ve yerin gizli bilgisi ona aittir. O, öyle görür öyle işitir ki! Onlara (göklerde ve yerlerde olanlara) O’ndan başka velayet eden yoktur. O, kimseyi hükmüne ortak da etmez.” (3)
Görüldüğü üzere, konu ile ilgili ayetler kendi bütünlüğü ve anlayışı içinde yeterli bilgi vermektedir. İslâmın birinci kaynağı olan Kur’an’da aslında bu kadar teferruatlı bir şekilde işlenen çok az konu bulunmaktadır. İnceleme konumuzun sınırlarını aştığı için, bu konuya neden bu kadar yer verildiği üzerinde duracak değiliz. Ancak şunu belirtelim ki, samimi olarak kendisine inanan ve ondan yardım isteyenleri Allah yolda koymaz. Ayrıca bu olay, öldükten sonra insanların diriltileceğine de güzel bir misal teşkil etmektedir. “
*
Yayına koyduğumuz Arşiv Belgeleri Işığında Ashab-ı Kehf başlıklı çalışmayı hazırlayanları daha öncesi tanıttığımız için her bölümde zikretmiyoruz. Ayrıca gerekli gördüğümüz bölümlerde kendimizin de bazı yorumlar ilave ediyoruz. Bundan dolayı Yazarlara ait olmayan şahsımdan eklenenler asıl kaynaktan olmadığı bilinmelidir.

You need to log in to vote
The blog owner requires users to be logged in to be able to vote for this post.
Alternatively, if you do not have an account yet you can create one here.
Powered by Vote It Up

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder