21 Mart 2012 Çarşamba

Ashab-ı Kehf ( mağara arkadaşları) Nerede ?-2

Ashab-ı Kehf  ( mağara arkadaşları) Nerede ?-2


“Ashab-ı Kehf’e ait mağarada aranacak delil, ayetin tarifine uyup uymamasıdır.“

 Önce önemli bir hususun açıklamasında yarar görmekteyim. Şöyle ki: Ayet-i kerimede [ Habibim- “Onlara kıssaları -olayları- anlat. Umulur ki, düşünürler,”] buyrulur. (A’raf. A. 176) Yine, Yusuf Aleyhisselam ile kardeşleri arasında geçen olaylar, daha sonra başından geçenler anlatıldıktan sonra, surenin sonunda, en son ayetinde [“Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için bir ibret vardır.”] buyrulmaktadır.
Bu cihetle, Kuran’ı Kerim’in 6 bin küsur ayetinin bini sadece Peygamberlerle kavimleri arasında geçen olaylarla, bazı değişik kıssalardan haber vermektedir.



 









Bunlardan biri de Ashab-ı Kehf vak’asıdır. Vak’a birkaç bölüme ayrılarak anlatılır. Sonuç olarak bütün bunların asıl amacı: Ashab’ı Kehf in hayat şartlarından uzak 300 sene uyutulup uyandırılmalarının, açığa çıkılıp insanların bunların halinden haberdar edilmesinin amacı: Öldükten sonra insanların bu şekilde mezarlarından diriltip kıyametin olacağında, her insan hesaba çekilerek karşılığını göreceğinde, Allah’ın bu vaadinde, bildirdiği ahiren hususlarında şüpheleri olmasın, bunların halk olduğunu bilsinler... İşte asıl alınacak ders budur. Ashab-ı Kehf in 300 sene uyutulup uyandırmaları bunun en güzel delilidir.
Biz bu yazımızda, Ashab-ı Kehf ile ilgili hazırladığımız kitabı anlatacak değiliz. Sadece bugün ısrarla üzerinde durulan, Ashab-ı Kehf’in yerleriyle ilgili konuyu ele alacağız.
Rabbim cümlemize Ashab-Kehf vak’asından ders alarak Ahirete göçmeden, Ahiret azığı hazırlayanlardan eylesin. Âmin
Kehf suresi 17. ayeti kerimesinin baş tarafı Ashab’ı Kehf mağarasının durumunu, güneşin ve sabah ikindi vakti -öğleden sonra- vuruş şeklini tarif etmektedir.
Ashab’ı Kehf’ e ait mağarada aranacak delil, ayetin tarifine uyup uymamasıdır. Kuran’da aranır. Bulamadığız takdirde, Resulüllah S.A efendimizin Hadislerine başvurunuz. Bunun dışında tarihi bilgi ve belgeler bize kanaat verir, ama o meseleye kesin hüküm veremez ve veremeyiz.
Bu bakımdan; Ashab’ı Kehf ‘e ait mağara hakkında en kuvvetli delil, Kuran’da açık bir şekilde mağaranın tarifi ile İbn’i- İshak’ın rivayet ettiği Hadisdir (İleride gelecek). Bunun içindir ki, tefsirler mağaranın tarifi üzerinde çok durmuşlardır. Buna dayanaraktan en güçlü müfessirler (Kuran’ı açıklayan bilginler), tarihçiler, bu mağara TARSUS ‘ta bulunan mağara olduğu kanaatine varmış ve: “Dakyanus’un, Ashab-ı Kehf’in şehirleri TARSUS’tur” demişlerdir.
Yine hakikati ALLAH bilir, Meşhur İbn’i Kesir de mağaranın Kuran’daki tarifi üzerinde bir hayli durmuş, incelemiş ve şöyle demiştir.” (İbn’i Kesir, c. 3, s. 75.) “İşte şu delildir ki: Mağaranın kapısı giriş yeri- şimal (kuzey) tarafadır. Çünkü Allah’u Teâlâ haber verdi ki, güneş doğduğunda, mağaraya değdiğinde (mağaranın ağız kısmına girdiğinde), onların mağarasının sağına doğru meyleder, eğilip dolaşır.
İbn-i Abbas, Said İbni Cübeyr ve Katede’nin dediği gibi, Dakyanus eder. Gölge sağ taraftan toparlanıp azalır. Güneş ufukta yükseldikçe şu’a azalır. Zevaldan sonra (batıya döndükten sonra) o yerde şu’adan hiçbir şey kalmaz. Bunun içindir ki: “Ve güneş gurub ettiğinde ise onları kuzey taraftan (KARD) eder. Makaslayıp kesip alarka geçer ve içeriye mağaraya- kuzeyden girer ki, doğu taraftan birazcık yerdir. Bu da bizim söylediğimizin doğruluğuna delalet eder.

Bu iyi düşünen yıldızla yıldızlar, güneş ve ayın seyri, hareketleri üzerindeki ilmi (astronomi) bilgisi olan için açıktır ve bu şöyledir: Mağaranın ağzı tam doğuya olsaydı, güneş batıya eğildiğinde mağaraya güneşten hiçbir şey girmezdi.( 1) Kıble tarafa olsaydı, güneş doğarken içeriye yani ‘ ağız kısmına’ vurmazdı. Ağız kısmında sağa sola dolaşmazdı.
Batı tarafa olsaydı, güneş doğarken mağaraya hiç güneş vurmazdı. Ancak batıya eğildiği zaman vururdu ve batıncaya kadar da mağaranın içinde bulunurdu. Böyle olunca bizim sözümüz tahakkuk etti. Elhamdülillah.” diye açıklıyor.
Bu ayetin tarifi önemli bir hususu ortaya çıkarmaktadır. Şöyle ki; Mağaranın giriş yerinden başka, üst kısmında ayrı bir açıklık daha bulunmalı ve bu iki açıklıktan giren şu’alarda aksi istikametlerden girecek şekilde olmalıdır ki, bu iki açıklıktan giren şualar makaslama şeklinde kesişebilsin. Kuzeye doğru olduğundan bahsedilen bu açıklık giriş yeri değil, FEVCE olarak ayette geçen yerdir. (İleride görülecek). Buranın üst kısmıdır.
Ayette geçen FEVCE, dört tarafı kapalı, üst kısmı sema boşluğu görünecek şekilde açıklık bulunan geniş yere denir. (İlerde daha geniş açıklanacaktır) Bahsedilen bu kısım mağaranın üst kısmında olmalıdır ki, güneş doğarken bu üstteki ağız kısmında dolaşabilsin. Buna göre, İbn’ı-kesir’in tarifini tutan, mağaranın girişi değil, üst kısmındaki açıklıktır.
Ayette geçen KARD kelimesi, FARD kalıbında, ölçüsünde, kesmek anlamında kullanılmıştır. Bir yerden alarka sapmak, dokunmadan geçmek demektir. Ayette geçen “Onları makaslar, kırpar, kesip geçer” şeklindeki tarif, mağaranın tespitinde çok önemli bir delildir. Buna göre: Güneş batıya eğildiği zaman, ayrı ayrı iki yerden, sağdan soldan veya alttan, üstün ters istikametlerde güneş şu’ası, iki yerden giren şu’a, birbiriyle kesişmesi lazımdır ki, KARD-makaslama şeklini almış olsun. Aksi halde, sadece bir yerden giren ya da düz istikamette iki yerden giren şu’ada makaslama şekli olamaz. Böyle bir vuruş şekline de TAKRİD, makaslama, kesişme denemez.
1-Güneşin şu vuruş şekli bulunmayan bir yere, Ashab-ı Kehf’e aittir denemez. Çünkü ayetin tarifine uymamış olur. Afşin’deki yer gibi ki, burası iki kaya aralığından ibaret daracık bir yerdir.
Kamus’ta Kehf şöyle açıklanıyor: (El’ Kehf-E1 Kehf’i) “Dağlarda oyulmuş, ev gibi yere denir. ĞAR ve MAGARA tabir olunur. Ala kavlin, Ğar şeklinde olur, Lakin bu, ondan vâsii olur. Küçük olursa GAR, büyük olursa KEHF derler. Cem’i Kühüf gelir. .
Devam ediyor ….

Mehmet başar  21.03.2012  mbasar71@mynet.com  03246254672 -  05355167740                       




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder